09 Haziran 2014

Lice: İki AK Parti, iki çözüm

'Tarih bir kez daha tekerrür ediyor. Devletin ötekileştirdiklerinin işbirliği ve ortak demokrasi mücadelesi kaçınılmaz hale geliyor'

Bir süredir Lice’de “kalekol” yapımını protesto eden Kürt vatandaşlarla güvenlik kuvvetleri arasında yaşanan gerilimde iki kişi hayatını kaybetti. Göz göre göre gelen bu ölümler,  engellenebilecekken engellenemedi.  

Üstelik bu ölümlerden bir gün önce Diyarbakır’da AK Parti’nin AR-GE Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen “Yeni Türkiye'nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci Çalıştayı”nda konuyu gündeme getirip tedbir alınmasını isteyen konuklara rağmen bu ölümleri önlemek için hiç kimse bir şey yapmadı.

 

Evet ‘ama’sız, ‘fakat’sız çözüm

 

Kürt sorunu gibi tarihsel ağırlığı olan, acı bir tarihi olan bir toplumsal sorunu çözmek için ortaya konan siyasi irade, bu iradeyi koyanın kimliğinden bağımsız olarak önemlidir ve desteklenmelidir. Barışa, kardeşliğe inanan insanların görevi, amasız, fakatsız çözüm sürecini desteklemek olmalıdır.

Ancak tek başına amasız, fakatsız barışı, çözüm sürecini desteklemekte kabul edelim ki, çözümü sağlamak için yeterli değil.  

Çözümü ve barışı sağlayacak olan, süreci başlatanların yani aktörlerin samimi olarak buna inanması ve süreci siyaseten risk alarak savunması, sürece seçim başarısı, oy kaygısı, kendi Türkiyelerini kurmada araç olarak yaklaşmamalarıdır.  

Bugün sorunun çözümü konusunda temel eksiğimiz budur. Taraflar arasındaki güvensizlik aradan geçen zaman içinde azalacağına daha da artmıştır. Bu süreçte kuşkusuz en önemli sorumluluğa sahip olan AK Parti, ne yazık ki çözüm için atılması gereken adımları atmamıştır. Sorunun temel hak ve özgülükler, eşit vatandaşlık temelinde çözülmesinden hayli uzaklaşmış ve kimlik siyasetine hapsolmuştur. 

 

Arap Uyanışı’nı Ak Parti de
PKK da yanlış okudu

 

1 Ağustos 2009 başlayan sürecin nihai hedefinde, silahların susması ve sorunun çözülmesi vardı. AK Parti, çözümün temel hak ve özgülükler, eşit vatandaşlıktan geçtiğini farkındaydı.

Arap Uyanışı hem AK Parti’nin hem de PKK’nın çözüm sürecine bakışlarını değiştirdi.

AK Parti, Arap Uyanışı’ndan sonra kimlik siyaseti, mezhep ortaklığı üzerinden Ortadoğu’nun lideri olma hayaline kapılırken; PKK da, –Ki Öcalan’da buna dahil- Kürt Baharı hayaline kapıldı.

PKK’nın hayali, AK Parti’den daha erken bitti. 14 Temmuz 2011’de Silvan’da yıktıkları müzakere masasını, 2012’de başlatılan açlık grevleri ile Öcalan üzerinden tekrar kurmak istediler ve bunu da başardılar. 3 Ocak 2013’te başlayan çözüm süreci budur.

AK Parti’nin Ortadoğu liderliği hayali ise 3 Temmuz 2013’de Mısır’da Mursi’ye yapılan darbe ile son buldu.

Ancak AK Parti, içerde eğitim, bürokrasi, kamu yönetiminde zamana yayarak hayata geçirdiği bu kimlik siyasetini, dış politikada uğranılan başarısızlığa rağmen söylemde ve sembolik düzeyde daha çok görünür kılmaya başladı. AK Parti’nin hedefi tabanı, bu söylem ve semboller üzerinden konsolide etmekti. 31 Mayıs 2013’te başlayan Gezi protestolarına karşı Başbakan Erdoğan’ın söylemi bu siyasallaşmanın ilk göstergesi oldu.

 

AK Parti demokratik çözümden uzaklaştı

 

AK Parti’nin bu yaklaşımı çözüm sürecine bakışını da etkiledi.

Mısır’daki darbenin Suriye’de Esad’ın ömrünü uzatması ve Suriye’de PYD’nin Rojava’da elde ettiği de facto özerklik, AK Parti’nin çözüm sürecine bakışını hak ve özgürlüklerden, eşit vatandaşlıktan tamamen uzaklaştırdı.

Gezi’den ve 3 Temmuz 2013’teki Mısır’daki darbeden sonra AK Parti için çözüm süreci, din kardeşliği temelinde bir uzlaşma; ikincisi bölgesel ekonomik kalkınma ve son olarak üç, Kürtlerin hak ve özgürlüklerinden ve eşit vatandaşlık taleplerini ikincilleştirmeleri olarak görüldü. Bu süreçte AK Parti’nin en büyük siyasal ortağı, Kuzey Irak’ta PKK’yı, Suriye’de PYD’yi istemeyen Barzani yönetimi oldu.  

Buna göre bir tarafta AK Parti/KDP diğer tarafta BDP/PKK/PYD vardır. Öcalan’ın konumu, bu süreçte güç dengelerine bağlı olarak kazanımlarını maksimize etmeye çalışan tutuklu bir liderdir. Öcalan’ın Türkiye ve dünya okumasının “iyi”liği, izleyebildiği medya, kişisel birikimleri kadar bu tutukluluk halinden kaynaklanmaktadır.

 

Yeni Ak Parti’nin yeni Türkiye’si

 

Cuma günü Diyarbakır’da yapılan çalıştaya ismini veren “Yeni Türkiye”, AK Parti’nin “yeni” halini ifade ediyor. Ve “Yeni AK Parti”nin Kürt sorununu haklar ve özgürlükler, eşit vatandaşlık temelinde çözme şansı yok. Bu olmadığı zaman sadece Kürtlerin değil Türkiye’nin de demokratikleşme, çoğulculaşma şansı da olmayacaktır.

Bunun için çözüm sürecinde, Yeni AK Parti’nin demokratik çözüm için adım atma şansının az olduğunu ifade ettik.

Bunun için çözüm sürecinin pamuk ipliğine bağlı olduğunu söyledik.

Bunları söyleyenler “çözüm/barış karşıtı” ilan edildi.

Bugün önemli olan bizim söylediklerimizden çok, Lice’de olanlardır.

Lice’de yaşananlar iki farklı yani AK Parti ve BDP’nin çözüm anlayışlarının bir arada olamayacağını gösterdi.

Bakalım Lice bugün yarın yapılacak Öcalan ziyaretinden ne çıkacak?

Tarih bir kez daha tekerrür ediyor. Devletin ötekileştirdiklerinin işbirliği ve ortak demokrasi mücadelesi kaçınılmaz hale geliyor.  Bu fırsatı, Kürt siyasi hareketi Gezi’de kullanmamayı tercih etti. Umarız Lice’den sonra bu karşılıklı dayanışma ete kemiğe bürünür.

@murataksoy

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bu Cumartesi annelerimizi yalnız bırakmayalım

Cumartesi anneleri 500 haftadır kayıplarını arıyor, 500 haftadır adalet arıyor olacaklar...

Erdoğan ve Öcalan pragmatizminin sonu

Son konuşulan yol haritası Kürt sorununun hiç olmazsa seçimlere kadar yönetmeyi hedefleyen zaman kazanma taktiğidir

Siyasetin yeni aracı: Sivil İtaatsizlik

Sokak ve meydanlardaki protestolar da siyasetin bir yoludur. Hep de öyle olmuştur.